Sabahattin Ali’nin “Kürk Mantolu Madonna” adlı eseri Tiyatroya Uyarlandı.
Haber: ÇAĞATAN AKYOL – Kamera: SADIK KARAKULOĞLU
Türk edebiyatının en değerli yazarlarından Sabahattin Ali’nin “Kürk Mantolu Madonna” adlı romanı Aysa Yapım tarafından tiyatro sahnesine uyarlandı. Oyunun yönetmeni, uyarlayıcısı ve oyuncusu Taner Barlas, “Bugün kaybettiğimiz aşıkların, vefaların yeniden ortaya çıkması ve hatırlanması için böyle bir oyunun yapılmasının gerekli olduğuna inandık. Çünkü ortada büyük bir aşk hikayesi var” dedi. ve bağlılık burada; hiç bitmeyen, 10-20 yıllık bir oyun.” “Yıllarca süren bir aşk hikayesi var. Ayrı olsalar da birbirlerinden kopamayan iki sevgili var. Dolayısıyla maalesef bugün bu tatları kaybettik” dedi.
2 Nisan 1948’de faili meçhul bir cinayetle Bulgaristan sınırını geçmeye çalışırken hayatını kaybeden yazar ve şair Sabahattin Ali’nin tek aşk romanı olarak bilinen “Kürk Mantolu Madonna” ilk kez 1943’te yayımlandı. tiyatro sahnesine uyarlandı. Aysa Yapım’ın sahneye koyduğu oyunun yönetmenliğini ve uyarlamasını yapan usta oyuncu Taner Barlas, aynı zamanda Raif Efendi karakterini de canlandırıyor. Kıvanç Kürkçü’nün Raif Efendi karakterinin gençlik yıllarını canlandırdığı tiyatronun dramaturgu Ekin Aksu, aynı zamanda Raif Efendi’nin hayatını anlattığı defterini okuyan meslektaşı olarak da seyirci karşısına çıkıyor.
Romana adını veren “Kürk Mantolu Kadın” karakteri Maria Puder’ı Ceren Benderlioğlu, üç farklı karakteri ise Şebnem Özinal canlandırıyor. Oyunun dekor ve ışık tasarımı Nurullah Tuncer’e, kostüm tasarımı Esra Enis Kesicibilek’e, ışık ve efektler Burak Belet’e, dekor uygulaması Serkan Kavurt’a, poster tasarımı ve fotoğraf Kenan Özcan’a ait. Emre Boyuneğmez oyunun yönetmen yardımcılığını ve yönetmen yardımcılığını yürütmektedir. Öykü Eraslan ve Enes Sarı orada oturuyor.
Oyunun ilk gösterimi önceki gün İstanbul’un Kadıköy ilçesindeki Caddebostan Kültür Merkezi’nde gerçekleşti. Dün Şişli’deki Trump Sahnesi’nde seyirciyle buluşan tiyatro grubu, oyun öncesi ANKA Haber Ajansı’na konuştu.
TANER BARLAS: AYRI OLSA DA BİRBİRİNDEN AYRILAMAYAN İKİ AŞK VARDIR
Taner Barlas, Sabahattin Ali’nin çalışmaları hakkında şunları söyledi:
“Sabahattin Ali’nin üç değerli romanı vardır; İçimizdeki Şeytan, Kucaktaki Yusuf ve Kürt Paltolu Meryem. Diğer şiirleri, romanları ve hikâyeleri ne olursa olsun bunlar hep toplumsal içerikli romanlardır. İlk ve son aşk hikâyesi Madonna’dır. Kürk Mantoda. Bugün kaybettiğimiz aşıklar ve sadakatler yeniden bir araya geldi. Ortaya çıkarmak ve hatırlamak için böyle bir oyun yapmanın gerekli olduğuna inandık çünkü burada büyük bir aşk hikayesi, bir bağlılık, bitmeyen bir aşk hikayesi var. 10-20 yıl sürer.Farklı olsalar da birbirlerinden kopamayan iki sevgili vardır.İşte biz de bunu yapıyoruz.Maalesef bugün bu lezzetleri kaybettik.O halde bunları bir kez hatırlayalım.Gördüğümüzde onlara yine ‘Ah, böyle aşklar olur mu?’ diyelim. Bu roman bu yüzden ilgimi çekti, hatta bu yüzden Türkiye’de en çok okunan romanlardan biri: Kürk Mantolu Madonna.
“OYUNDA SÜRPRİZLER VAR”
Sabahattin Ali eğitim için Almanya’ya gidiyor ve fıkralardan öğrendiğimiz kadarıyla aslında böyle bir ressamla tanışıyor ve aşık oluyor. 2-3 ay birlikte olduktan sonra ayrılmak zorunda kalırlar. Havran’a döner ve sevdiği kadının hep Havran’a geleceğini hayal eder. Maria Puder geri döneceğine söz verdi ama yapamıyor. Nedenini söylemeyeceğim. Bu izleyicilerimize sürpriz olsun. Oyunun başka sürprizleri de var. Geri dönemez ve Raif Efendi, kırgınlığından, acısından ve yıkımından dolayı duygu ve düşüncelerini yazıya dökmek ister ve bir anı yazar. Oyun aslında bu anıya dayanıyor; “Bu onların deneyimleri ve yaşadıkları aşkla ilgili.”
“BUGÜN SANATÇILARIN MUHALEFETİNİ GÖRMÜYORUZ”
Yazarın hayatına değinen Barlas, sözlerine şöyle devam etti:
“Yani çok trajik bir hayat hikayesi var. 1907’de doğdu, 1948’de öldürüldü. Genç yaşta fikirlerinden dolayı dava edildi, hapiste yattı, aslında öğretmendi ama öğretmenlikten kovuldu. Yani tüm bu kaostan sıkılmıştı ve kaçmak istiyordu. Cezaevinde tanıştığı bir arkadaşı ona diğerini anlattı. Ali Ertekin adında bir arkadaşını tavsiye etti. ‘Seni bir yere götürecek’ dedi. Bulgaristan seni kaçırır’ diyor ama ne yazık ki tavsiye ettiği arkadaşı Sabahattin Ali’yi Kırklareli’de öldürüyor. Ne kadar trajik ki mezarının nerede olduğunu, cesedinin nerede olduğunu hala bilmiyoruz. Nerede olduğu bilinmiyor. Bu adam Türkiye’de yetişmiş, 41 yıllık ömrü boyunca pek çok eser vermiş, muhalif bir yazar ve ne yazık ki bugün pek çok sanatçıda bu muhalefeti göremiyoruz.
“MUHALEFET OLMAK SANATÇININ GÖREVİDİR”
Muhalif olmak sanatçının görevidir. Bir sanatçı uygun olanı, doğrudan olanı ve adil olanı temsil eder. Nerede kötülük, adaletsizlik varsa onu sergilemek, izleyiciyle paylaşmak bir görevdir. Biz sanatçılar olarak bu misyonu benimsedik ama ne yazık ki buna gerçekten çok üzülüyorum. Daha önce hükümet yanlısı sanatçılar, hükümet yanlısı sanatçılar ve muhalif sanatçılar arasında hiçbir ayrım yoktu. Ne yazık ki günümüzde böyle bir ayrım var. İktidar yanlısı olanlar makul paralar kazanıyor ve dizilerde oynama şansına sahip oluyor ancak muhalif sanatçılara ne yazık ki bu alanlarda yaşama şansı pek verilmiyor. Ama yine de harika sanatçılarımız var. Bu sanatçılar tiyatroda, müzikte, türkülerde var. Bir Suavi, bir Edip Akbayram; Tiyatroda Genco Erkal adında bir adam var, 86 yaşında ve bu adam hala sanatını cesurca ve taviz vermeden yapıyor. O bizim için bir örnektir. “Onun izinden yürümek hem görevimiz hem de onurumuzdur.”
EKİN AKSU: SABAHATTİN ALİ’YE YAKIN OLMAK İÇİN BU HEYECANIMIZ BAŞLADIK
Ekin Aksu, kitabın oyunlaştırılmasının ardından sürece dahil olduğunu anlattı. Barlas’la sürekli çalıştıklarını belirten Aksu, şöyle konuştu:
“Hepimiz birlikte çalışıyoruz. Daha önce başka oyunlarımız da vardı. Hem Sabahattin Ali’yi anmak hem de ona yakışır bir eser yapmak adına bu yıl büyük bir heyecanla böyle bir projeye başladık. Prova süreçlerimiz öncelikle tabii ki oyunun analizini yapıyor. Oyuncu arkadaşlarımızla metin, ardından sahnede pratik olarak da ilerledi.16 Ocak’ta ilk oyunumuz olan prömiyerimizi yaptık.Şimdi o metni ve rolümüzün kapsamını şu şekilde yorumladık.Raif Efendi İlerleyen yaşlarında aynı işyerinde birlikte çalıştığı ancak kendisini pek belli etmeyen bir meslektaşı vardır.Bu meslektaşı Raif Efendi’yi çok merak etmektedir.Raif Efendi’nin tüm duygularını, fikirlerini ve hayatını bir kitapta aktarır. siyah kapaklı defter. Burada o defterle tanışan kişi benim. O defteri açan, okuyan, sırrı paylaşan kişi benim. Yani Raif Efendi’nin sırrını kimse bilmezken, ilk öğrenen kişi benim. bakın onu tanıyorum ve onu tanıyan tek kişi benim. burada okurken elbette her zaman okumuyorum. Raif Efendi’nin duyguları, niyetleri ve hayatı o kadar etkileyici ki onunla yaşamaya başlıyorum.
“ÖNÜMÜZDEKİ AYLARDA ANADOLU TURLARINA ÇIKACAĞIZ”
Böyle bir rol, biz bunu böyle yorumladık. Biz bunu bir kalbin birlikte atması olarak yorumladık. Komik bir anıya birlikte gülüyoruz, birlikte üzülüyoruz, Raif gençle birlikte kızıyoruz. Orada genç Raif ile Madonna’nın yani Maria Puder’in genç Raif’in duygularını bir arada yaşadığı ama aynı zamanda eş zamanlı oynadığımız bir yorumla karşılaştık. Böyle bir yoruma yer vermek istedik. Burada ben kitabı okurken Maria Puder’in burada genç Raif olarak yaşadığı eş zamanlı sahneler, eş zamanlı kurgular olarak yaşlı Raif’in hüznünü tasarladık. Oyunlarımız aralıksız devam edecek. İstanbul’un hemen hemen her sahnesinde oyunlarımız var ve sahne alıyoruz. Onun dışında önümüzdeki aylarda Anadolu turnelerine çıkacağız ama İstanbul’daki oyunlarımız her zaman devam edecek.”
KIVANÇ KÜRKCÜ: TANER HOCA’NIN YARATICI YÖNÜNÜ ROMANA KATKI OLARAK GÖRÜYORUM
Kıvanç Kürkçü ayrıca oyunun dekor tasarımcısı Tuncer’in kendisine ulaştığını belirterek, şunları söyledi:
“Daha önce Devlet Tiyatrosu’nda ‘Huzur’ adlı oyunu üzerinde çalışmıştık. Kendisi bana ulaştı. Sonra metin geldi bana. Metni okuduktan sonra romanı zaten biliyordum. O yüzden heyecan vericiydi. Benim için de, orada canlandırdığım Mümtaz karakterine benziyor. O yüzden ikisini karşılaştırdım. Sanki benzer bir karakteri başka bir bölümde canlandıracakmışım gibi hoşuma gitti. Güzeldi. Yaşlı ile genç arasındaki diyalog Taner Hoca’nın özel yönetmenliğini yaptığı, aslında çok yaratıcı bir yönetmen. Çünkü oyun boyunca ikilinin arasındaki bağı hep görüyoruz. Bu yüzden başka bir boyut açılıyor. Bana göre daha çok romana benziyor. Bunu bir roman olarak görüyorum. romana bir katkı, bir yorum.Daha çok Madonna ile olan ilişkisine ve aşkına odaklanan bir şey.Romanın aksine daha çok oraya odaklanıyor ve orayı anlatıyor.Elbette eserin önemi ve ona verdiği tepki. Geride bırakılmanın, yapılamayanların, yapılamayacakların hikayesi olduğu için doğal olarak izleyicide bir üzüntü ve melankoli yaratıyor çünkü geçmişe bakmak bir hesaplaşmaya dönüşüyor ve pişmanlık. Hikaye de öyle. İnsanlarda buna bir tepki olduğu aşikar, muhtemelen bu kadar çok okunan ve satılan bir duygunun karşılığıdır. Romanı okuyan insanlara farklı bir boyut açılacağını düşünüyorum. Okumayanların da gayet anlaşılır bir şekilde izleyeceğini düşünüyorum. Seyircilerimizi bekliyoruz.”
CEREN BENDERLİOĞLU: OKUMAKTAN ZEVK ALDIM BİR KİTABI OYNATIYORUM
Ceren Benderlioğlu da çalışmanın önemine dikkat çekerek, “Okuyucusu tarafından ikiye ayrılan bir kitap aslında. Bazılarının çok eleştirdiği, bazılarının ise çok sevdiği bir kitap. Hala okuyanlar var. Sayfalarını ezbere bilen, edebi dilini çok sevdiğim, edebi kullanımını da çok sevdiğim bir yazar. Bu nedenle “Okuduğum bir kitabı keyifle oynuyorum” dedi. Benderlioğlu, hazırlanışını anlattı. Oyunun süreci şu sözlerle:
“Teklif Aysa’dan geldi. Aysa ismini duyunca kabul ettiğim bir işti. Prova süreci 1,5 aylık bir süreçti ve çok şükür çok özgür olduğum bir dönemdi. Keşke bu dönemde gelseydi.” dönem çok zor olurdu ama 1,5 ay süren bir çalışmayla neredeyse her gün üzerinde çalıştık, yorulduk ama eğlenceliydi, Taner Barlas’ın yönettiği, kendi fikrimi ekleyemediğim bir oyun. Kendi yorumum. Tabi ki zevkle ve zorlukla yapmaya çalıştım, zor ama güzeldi. Bu aslında benim ilk tiyatro oyunum. Daha önce bir çocuk oyununda oynadım ama biliyor musun? “Bu benim ilk tiyatro oyunum. o kadar geniş bir kitleye hitap ettim ki. Dolayısıyla bundan sonra açıkçası benim kendi oyunculuğumu ya da onu nasıl yorumladığımı eleştirecek olan da seyirci olacaktır.”
“BU ÇOK FARKLI BİR YORUM”
İlk maçın ardından güzel geri dönüşler aldığını belirten Benderlioğlu, “Sanırım salonun yüzde 35-40’ı akrabalarımdı. Elbette düzeltilmesi gereken eleştiriler vardı. Çünkü ilk maçtı ama hatalar vardı. düzeltildi; 10. oyun çok güzeldi, hepsi “Tiyatro oyuncuları şöyle yorum yaptı. Bunu dört gözle bekliyorum. Güzel bir yorum. Üç farklı tiyatronun yorumladığı bir oyun. Bu çok farklı bir yorum. Taner Barlas’ın yorumu. Zevkle izleyeceklerine eminim” diye sözlerini tamamladı.
ŞEBNEM ÖZİNAL: İLK DEFA BİR SİNEMADA ÜÇ FARKLI KARAKTERİ OYNATIYORUM
Şebnem Özinal, eserin çok iyi dramatize edildiğini ve kendisine sunulan rollerin iyi olduğunu belirterek, şöyle konuştu:
“Kabul ettim ve ardından prova süreci başladı. Prova sürecimiz çok iyi geçti. 1,5 ay boyunca çok titizlikle hazırlandık. Bir Türk yazarın oyununu oynamaktan çok mutluyum. Çünkü şu ana kadar çoğunlukla yabancı yazarların oyunlarını sahneledim. tiyatroda. Her şey yolunda. Bir oyun oynadık. Devam ediyoruz. Üç farklı karakteri canlandırıyorum. Biri Raif’in eşi Mihriye. İkincisi ana karakterin gençliğinin annesi. O karakterin adı da Anne zaten Üçüncüsü ise Kürk Mantolu Madonna’nın kuzeni Maria Puder ve Alman bir kadın olan Tiedemann. Bu üçünü canlandırıyorum. Kabul etme nedenlerimden biri de bu oldu. Bu üç karakteri canlandırabilmek benim için bir hayal değildi. Benim için büyük bir zorluktu çünkü bunu ekibin yardımıyla ve senaryonun gücüyle birlikte yaptık.Benim için bir ilkti.İlk kez bir tiyatro oyununda üç ayrı karakteri canlandırıyorum.Madonnasız Kürtçe Coat, aslında herkes, neredeyse izleyicilerin birden fazlası bunu bilerek buraya geliyor çünkü sanırım pek çok kişi okumuş çünkü roman o kadar kült bir roman ki. Hüzünlü bir aşk hikayesi ama gerçek bir hayat hikayesi. Bu yüzden biraz üzüntüyle ayrılırlar ama bir oyunu çok duygulu bir şekilde izlerler. “Ve herkesin hissedebileceği sevgiyi, üzüntüyü, acıyı hissediyorlar ve oyunu bırakıyorlar.”
Oyunun Ocak ayı boyunca seyirciyle buluşacağı yerler şöyle:
16 Ocak Salı, Kadıköy Caddebostan Kültür Merkezi’nde, 20.30’da,
17 Ocak Çarşamba – Şişli Trump Sahnesi, 20.30’da,
20 Ocak Cumartesi Ataşehir Duru Tiyatrosu’nda saat 20.00’de,
24 Ocak Çarşamba – Zeytinburnu Fişekhane, 20.30,
25 Ocak Perşembe Beylikdüzü AKSM’de, 20.30’da,
27 Ocak Cumartesi – Kozyatağı Kozzy, 20.30’da,
30 Ocak Salı – Başakşehir Moi Sahne, 20.30’da,
31 Ocak Çarşamba, Ataköy Yunus Emre Kültür Merkezi, 20.30’da.